22 Haziran 2015 Pazartesi

29 Mayıs 2015 Cuma

PARANOYA (2)

 
   Dünyada ki her aynada kendi yansımam var. Bu da benim bir tane olmadığını gösteriyor. Yani dünyada bana ait olan bu yere, herhangi bir aynadan ya da camdan yansımam olan bir ben göz koymuş olabilir. Ve ben sokakta yürürken, evdeyken, duştayken ya da herhangi bir yerdeyken o aynadan boğazıma uzanarak soluğumu kesip yerime geçmek isteyebilir. Daha sonra onun yerine başka bir yansıma daha sonra başka bir yansıma ve daha sonra başka bir yansıma. Sonsuz benlerin sonsuz var olma ve yok etme savaşı sonsuza dek sürebilir. Bu da evrenin kendi döngüsünde bir kaosa sebep olabilir. 

  Bunu ben başlattım ya da benden önceki ben başlattı ya da ondan önceki ben. Yani ben de benden önceki yansımanın yansıması olabilirim.  Yansımalarım devam ettiği sürece ben de devam ederim. Çare benim ölmem de. Öyle herhangi bir yerde değil, zira bir binadan atlayacak olsam camda ki yansımalarım ben düşmeden beni öldürebilir ve yerime geçebilir. Bu da her şeyi başa sarabilir. Ben bana ait bir yansımamın olmadığı yerde ölürsem bu döngü bitebilir. Aynasız ve camsız bir ölüm ancak düzeni getirir.

26 Mayıs 2015 Salı

Paranoya (1)

Yatağımın üzerinde bir akrep var. Bunu hissedebiliyorum. Ayağımı uzattığım an kuyruğunun ucundaki iğneyi acımasızca tenime geçirecek.

25 Mayıs 2015 Pazartesi

1.PARÇA


Aşk mı ?
Bilirim.
      Sokakta silahçılık oynadığımız o çocukluk dönemlerinde hani tahtaların kıymıkları batardı ellerimize. O an batan kıymıkları hissetmezdik, fakat akşam olunca sızım sızım sızlardı kıymıkların battığı yerler. Bir iğne, bir baştan başlar, delik deşik ederdi ya şefkatle tenimizi.
        
      Aşk da öyle bir şey işte. Anlamazdın ilk başta ne olduğunu, sonradan sızlamaya başlardı. Zira giden giderdi. Bu sefer annelerimizde kurtaramazdı bizi. İğne desen nafile. Yani anlayacağın hep bir parça kıymık kalırdı kalbimizde.